AROMATERAPİDE "KİMYASAL YAPI” NE DEMEKTİR ?

Alttaki açıklamalarda "kimyasal yapı” kelimesi çokça geçmektedir. Burada bahsedilen kimyasal yapı, ingilizce "chemotype” olarak adlandırılan ve kimyasal bir formül olarak anlatılsa da sonuçta doğa tarafından yaratılmış maddeleri tanımlamaktadır.

Örneğin gül yağında 500 adetten fazla kimyasal yapı bulunmaktadır. Yani gül yağında 500den fazla, formül olarak yapılabilen ama bazısı sanayi ortamında üretilebilen, bazısı üretilemeyen kimyasal vardır. Sonuçta her şeyin bir kimyasal formülü bulunmaktadır ama bu kimyasalın nasıl yaratıldığı ve başka hangi kimyasallar ile beraber bulunarak yarattığı, istenen ve beklenen sonucun elde edilebilirliği çok önemlidir.

"DOĞALA ÖZDEŞ AROMA” NE DEMEKTİR?

Çoğu yerde okuduğumuz "doğala özdeş aroma” lafı, bir kokunun kimyasallarının yapay olarak fabrika ortamında yaratılmış şekli demektir. Beyin, içinde 500+ kimya yapı olan bir gül yağının sanayi ortamında yaratılmış ve belki sadece 10-15 ana bileşenini içeren bir sıvıyı "gül kokusu” olarak algılamaktadır. Yani koku olarak "gül” etkisi verecektir.

Fakat bu tip "doğala özdeş aromalar” beyine koku olarak o bitkiyi çağrıştırmakla beraber, asla bitkinin "tedavi edici” özelliklerini sağlamamaktadır. Yani bir temizlik endistürisinde kullanılan,  sanayi ortamında elde edilen bir "gül kokusu”, bize hoş kokan çamaşırlar yaratarak bizi mutlu etse de, bir doğal gül yağının inanılmaz kompleks doğasında gizli olan ve 500+ kimyasal yapınn bir arada olmasıyla sağladığı, sağlığa iyi gelen ve tedavi edici etkilerini asla sağlayamamaktadır.

Dolayısıyla "kokulu yağlarla tedavi” anlamına gelen aromaterapi dünyasında, sentetik üretilen kokuların zaten yeri yoktur, daha ziyade "olmamalıdır”. Fakat maalesef ticari sebeplerden bulunmaktadır.

KALİTEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Burada konuştuğumuz sadece doğal yağlardır. Yani bitkilerden elde edilen yağlardır.

Bir bitkisel yağın kalitesini değerlendirirken göz önünde bulundurulması gereken bir çok ölçüt vardır:

  •         Kullanılan bitkinin kalitesi
  •          Ülkesi, bölgesi: aynı bitki, yani latince adı bile aynı olan bir bitki, farklı hava şartları olan bölgelerde farklı özellikler göstermektedir. Örneğin lavanta’nın en büyük üretim sahası olan Fransa’nın Provans bölgesinde alçak bölgeler ile yüksek bölgelerdeki tarlalarda yetişen bitkiler birbirinden farklı özellikler göstermektedir. Dolayısıyla iyi bir bitki yağı, en istenen kimyasalları üretebildiği ortamda yetişen bir bitkiden elde edilmelidir.
  •          Tercihan organik sertifikalı / doğal olarak yetişmesi: tarlada yetişen bir bitkinin "organik” sertifikası alabilmesi için bir çok kriter vardır. Örneğin tarlanın karayoluna uzaklığı, tarlada yapay gübre kullanımı, kullanılan tohumun GDO’lu olup olmadığı v.b. Dolayısıyla tarlada yetişen bitkilerde organiklik sertifikası çok önemlidir. Fakat bazı bitkiler sadece doğada yetişmektedir. Örneğin Nepal’in dağlarında yetişen jatamantsi bitkisi için organik sertifikası almak mümkün değildir çünkü yetiştiği yere hiç kimsenin sunii gübre atmadığını kontrol edecek bir yetkili yoktur. Tabi bu zaten böyle bir işlem çok zor ve anlamsız olacaktır. Dolayısıyla bu tip bitkilerde "doğal yetişen” terminolojisi kullanılmaktadır.
  •        Minimum kimyasala maruz kalması: Organik olmasa bile yağ çıkarılacak bitkinin olabildiğince dış kimyasallardan uzak olması gerekmektedir. Örneğin yağı dış kabuğundan elde edilen narenciyelerin yetiştirilmesinde (bergamut, portakal, mandalina, limon vs.) tarım ilacı kullanımının son derece kontrollü olması gerekmektedir.  Öbür türlü güzel kokan, saf bir narenciye yağı içinde ciddi miktarda tarım ilacı bulunur ki bunu vücudumuza sürmenin ne tip etkileri olabileceği açıktır.

  •          Hasadının vaktinde ve düzgün yapılması: Bazı bitkilerin toplanma şekli ve saati bile çok önemlidir. Örneğin yaseminlerin güneş doğmadan toplanması, yağının kalitesini çok etkilemektedir. 4 milyon yasemin çiçeğinden 1 litre yasemin yağı elde edildiği düşünülürse, bu kadar adette çiçeğin güneş doğmadan toplanabilmesi için gece çalışacak insan gücü ortaya çıkacaktır.  

·        Yağın en iyi şekilde elde edilmesi: Çok iyi bir bitki bile, yağın elde edildiği metoda göre en iyi tedavi edici sonucu vermeyebilir. En doğru metodun seçimi, fazla yağ elde etmek için, yağın kalitesinin iyi olmadığı yöntemin seçilmemesi çok önemlidir.

·        Seçilen metodun doğru uygulanması: yine fazla yağ elde etmek için yağın kalitesini etkileyecek yüksek basınç veya sıcaklık kullanılmaması gereklidir. Distilasyon işlemi sırasında biraz fazla sıcaklık ve buhar kullanımı yağın kompozisyonunun bozulmasına ve kalitesinin düşmesine neden olmaktadır.

·        Kullanılan tesisin kalitesi:  steril, teknolojik olarak iyi, yani tesisin kalitesi de yağın uzun süreli bozulmadan durabilmesi, "içilebilir kalitede” olması için önemlidir.

·        Yağın, kalitesinden kayıp olmaması için düzgün ortamda saklanıp, piyasaya sürme vakti gelince düzgün şişelenmesi:  şişelenme son derece stril şşe ve tesilerde yapılmalıdır. Yağların şişeleri bile çok önemlidir. Ekonomik olan ve güneş ışığını geçiren bir şişede piyasaya sürülen bir yağın raf ömrü kısa olduğu gibi, daha rafa konup güneş ışığına maruz kalmaya başladığı andan itibaren içindeki kompleks kimyasal yapılar bozulma göstermeye başlamaktadır.

Sonuçta üretici seçildikten sonra da her yağ alımında eğitimli uzmanlar kullanılmalıdır, her alımda kalite kontrolü tam yapılmalıdır. Bunun için detaylı laboratuar teknikleri kullanılır. Örneğin bir bitkinin içinde doğa tarafından yaratılan hangi kimyasal yapılarının olacağı bilinmektedir. Eğer testlerde o bitkide olmaması gereken bir kimya yapısı bulunursa, bu yağın kalitesinde problem olduğunu gösterir. Eğer gülde olmayan ama badem yağında olan bir kimyasal, gül yağında bulunuyorsa, o yağın saf olmadığı demektir

Ayrıca İyi kalite bir yağı daha düşük kalitedeki yağlardan ayırt etmek için iyi bir burun gerekir ki bu teknolojik gereçlerle yapılacak kalite kontrol testlerinden daha farklı bir kavramdır.

Karışımlarda ise,  öncelikle istenen sonuca uygun bitkileri seçebilmek için çok derin aromaterapi bilgisi gereklidir. Ayrıca bitkisel yağları formülize ederken ne özüne zarar verecek kimyasal maddeler, ne de sentetik katkı maddeleri kullanılmamalıdır.

OSHADHI KALİTESİ

Oshadhi uzmanlık seviyesi ve kalitesiyle tüm bu kavramları en iyi şekilde sahip, aromaterapi uzmanları tarafından dünyanın en iyisi olarak kabul edilmiş bir kuruluştur.

Oshadhi öncelikle kalite sembolü Almanya firmasıdır. İyi üretim metodları (Good Manufacturing Practices) kullandığının ispatı olan ISO 22716 sertifikasına sahiptir. Kullandığı ürünlerin bir çoğu ECOCERT sertifikalıdır. Yani yabani yetişen ve resmi sertifika alınamayan bazı bitkiler hariç, ürünlerinin organik olduğunu belgeleyen sertifikaya sahiptir. Piyasada bu şekilde kalitesi Alman otoriteler tarafından sertifikalanmış başka marka yoktur.

Fiyatı etkileyen faktörler, sahip olunan kaynakların ender olması, hangi kaynaktan elde edileceği, yetiştirme yöntemleri, organik sertifikaların ek maliyetleri, sertifikayı korumak için gerekli süreçler, damıtma yöntemi ve getirisi, arz ve talep durumu, hasat zamanı, hava şartları ve daha birçok farklı koşula bağlı olmaktadır. Aynı bitki çeşidinin farklı özellikleri de olabilmektedir. Bir çok uçucu yağ piyasaya "sanayi” kullanımı adında gelmektedir. Bu yağlar, kimyasal gübrelerin kullanımı ile büyük miktarlarda, hızlı hasat, yüksek basınç ve aşırı ısınma yöntemleri ile damıtılarak üretilmektedir.  

Oshadhi ise; her bitkinin en iyi yetiştirildiği ülkede, doğal ve saf işlenerek kullanıma hazır hale getirilmektedir.